Sokak Hayvanlarını Sevmek!

Sokak Hayvanlarını Sevmek!
Hayvan sevgisinin, canlıyı sevmenin, dolayısıyla insanı sevmenin temel göstergelerden birisi olduğu bir gerçek. Aksini düşünmek ise insanoğlunun doğasına ters olan bir durum.
Hayvanları, sevmek, hayvan sahibi olmak... Bilhassa çocuklar için çok önemli.


Sokak hayvanları konusu ise çok geniş bir boyut. Hayvan sevmek, sokak hayvanlarına yiyecek vermek mi? Bunu yaparken, konunun boyutu içerisinde payı ve doğruluğu nedir?
Sokak hayvanı veya sahipsiz hayvan dediğimiz bu hayvanlar insanların yoğun yaşadığı kentlere doğal hayattan mı gelip yaşıyor ve çoğalıyorlar? Tabii ki hayır..

Bu hayvanların kaynağı sahipli hayvanlar. Yani hayvanları sevdiklerini düşündükleri için hayvan sahibi olan insanlar. Hatta bunların 

önemli bir kısmı da ülkedeki hayvanları beğenmeyip yasal veya kaçak olarak yurtdışından getirilen hayvanları satın alarak bakan insanlar.

Bu insanların önemli kısmı ise ekonomik durumu iyi olan, kent dışında yazlık konutu olan insanlar.

Yazlığa gidince öncelikle çocuklarının talebiyle hayvan sahibi oluyorlar. Yaz bitince kendileri 
kente, hayvanları ise sokağa intikal ediyor. Kent sokaklarına bırakılıyor. 
Kentte bu hayvanlar çoğalıyor. Doğan yavruların bir çoğu küçükken bir şekilde ölüyor, bir kısmı ileriki yaşlarda herhangi bir şekilde feci bir şekilde ölümle tanışıyor.
Sonuçta bu hayvanların kent hayatındaki ortalama ömrü 1,5-2 yıl sürüyor. Yani normal ömrünün %10 civarında bir hayat sürerek her halükarda bir vahşet ile hayatı sonlanıyor.
Bu kısır döngü sürekli yenileniyor.

Bunlar içerisinde mahalle sokaklarında sağ kalmayı öğrenen hayvanlar yok mu? Hayli çok. Bazıları bunları mahallenin ortaklaşa hayvanı kabul ediyor. Yiyecek veriyor besliyor. Bu hayvanlarda yine vahşet döngüsünün bir parçası.
Mahalledeki bu hayvanları çok sevdiklerini söyleyenler; 
Bu hayvanları bireysel olarak sahiplenip, sokak hayvanı konumundan çıkartıp, gereklerini yenine getirerek sahipleniyor MU?
Hayır!...

Sokak sakinleri olarak bu hayvanları ortaklaşa sahiplenip, kulubesine kavuşturup, gereklerini müştereken yapıp, başıboş hayvan statüsünden kurtarıyorlar mı? 
Hayır!...

Peki, bu hayvanlara ne yapıyorlar? Sorumluluk almadan, yemek artıklarını sokağa bırakarak vahşet döngüsünün çoğalmasına katkı sağlıyorlar. Adına da hayvan sevgisi diyorlar.

Belediyeler, hayvan korumacılar bu hayvanları buradan alıp (mevcut şartları tartışılabilir) barındırma merkezlerine götürmeye kalkınca ne yapıyorlar? Kızılca kıyameti kopartıyorlar..
Bu merkezlerdeki şartların iyileştirilmesi için hayvanları sevdiğini söyleyen kaç kişi katkı sağlıyor? Bildikleriniz kaç kişi.

Maddi durumu iyi olmasına rağmen, yazlıkta sahiplendiği hayvanı sokağa değil de bakım merkezlerine bırakıp gelecek sezonda tekrar almayı tercih eden "hayvan sever" sayısı ne kadar? Kaç kişiyi biliyorsunuz?

Gelişmiş ülkelerde sahipsiz hayvan gördünüz mü? Hayvanları sokakta korumayı öngören bir yasaları var MI? Her konuda AB deniliyor. AB'de hayvanları sokakta mı bakıyorlar.
Bir kaç yıl öncesine kadar parklarda, caddelerde sahipli hayvanları ve onların dışkılarını görmekteydik. Şimdi ise sahipli hayvanı gezdiren hayvan sahibinin elinde aynı zamanda pislediğinde pisliğini temizleyecek malzemeyle birlikte dolaştığını görüyoruz. Pisliği de ayak altında yok. 

Bizde ise çocukların oynadığı parklarda bile kalıntıdan geçilmiyor. Kuduz, zoonotik paraziter hastalıklar kol geziyor. İnsanlardaki düşük vakalarının %30'u toksoplazma nedenli.

Hayvanları sokakta koruyalım diyoruz...

Bizim kültürümüzde ve inancımızda hayvan öldürmeyi ve hayvanlara kötü davranmayı hoş gören bir dayanak yok. Buna karşılık her gün bir vahşetle karşı karşıya kalıyoruz.
Hayvan korumacılar haykırıyor. Bazen haklı, bazen haklı olduğunu düşünerek de olsa vahşeti besleyecek davranışların arkasında duruyorlar.

Diğer tarafta sahipli hayvanları kayıt altına alınmış, takip edilebilir durumda değil. Sokak hayvanlarını kayıt altına almaya çalışıyoruz...Kimi kandırıyoruz, ne yapmaya çalışıyoruz.
Bu dünya yalnız bizim değil...

Sosyal alanlar, hayvanların doğal yaşam alanı değil.
Doğal ve yaban hayatının korunmasıyla ilgili bir şey yaptığımız yok. Doğal hayatı koruyamayanlar, hayvanları sokakta korumaya çalışıyorlar. 
Yaban hayatı korunmalı. Evcil hayvanlar evde olmalı, sokakta değil. Sosyal alanlar ile doğal alanların farkı bilinmeli. Bu işleri yapacak olanlar da hayvanı, hayvan sağlığını, hayvan refahını, halk sağlığının korunmasını bilmeli. Sokakta sahipsiz hayvan olmamalı. Sokağa hayvanı bırakan cezasını çekmeli. Tersine uygulamalar vahşete destek demektir.
Çözümler buna göre üretilmelidir.

İnsanlar sevgilerini, sorumluluk alarak göstermelidir.
Aynı şey insanlar için de geçerli değil mi? İnsan sevgisinin gereği de odur. Sokakta yaşayan insanların sayısının artmasına katkı sağlayıp, bu insanlara bir öğün yemeği aleni vermek, sevgide samimiyetsizliğin ifadesidir. Her ahvalde rant aramaktır. 
Ülkemiz Avrupa bölgesinde evcil hayvan kökenli kuduz vakalarının yaşandığı, oldukça sık yaşandığı yegane ülkedir.

Sağlık Bakanlığının insanlara uygulamak için ödediği kuduz aşısı bedelinin yarısı kadar bir kaynak düzenli olarak sokak hayvanlarının rehabilitasyonu ve sahiplendirilmesi için kullanılsa bu hayvanlar vahşet yaşamayacağı gibi her yıl binlerce insan kuduz hastalığının korkusunu yaşamayacak, çocuklar sevdikleri hayvanlarla karşılaştığında korku yaşamayacaklardır. Tamamı yurt dışına giden kaynak, ülke içinde ve ülke için harcanacaktır. 

Önemli olan sorunu doğru tanımlamak, samimi ve ciddi tedbirler için merkezi idare, yerel yönetimler ve hayvan severler ile elbirliği içerisinde aynı yönde çaba sarf edebilmektir. 
Bunun için de önce sosyal alanlarda sahipsiz, başıboş hayvanın olmaması gerektiğinde mutabakat gerekir. Bu hem hayvanların sağlık ve refahı, hem de insanların sağlığı açısından göz ardı edilemeyecek bir şarttır. Bunu bildiği halde başta veteriner hekimler olmak üzere yetki noktasında bulunan sorumluların hadiseye sadece hissi yaklaşan grupların hoşuna gitmesi için bir davranış sergilemesi tasvip edilebilir bir durum değildir. Hayvan sever ve korumacılar da- ki biliyoruz bilinçli hareket eden büyük kısmı akılcı ve samimi bir yaklaşım içerisindedir- sorunu gerçekçi değerlendirmek ve çözüme katkı sağlamak durumundadır. Aksi halde çözüm noktasında bulunanların çözüm üretmesini sağlamak zor görünüyor.

Sokak hayvanlarını sokakta beslemek onları sevmek mi? Vahşete destek vermek mi? Ayrımı kolay değil.

Seviyorum demek; sorumluluk ister! 

31.01.2008
Dr.Mustafa Altuntas

posted under | 0 Comments

0 yorum:

Yorum Gönder

Ana Sayfa
Sercan Çoban. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Followers

Text Widget


Recent Comments